1.13 Internet ve Yeni Medya

Son yıllarda kişisel bilgisayarların tüm dünyada hızla artması, internetin ticari amaçla kullanılmaya başlaması ve telekomünikasyon teknolojilerinde hızlı gelişmelerin yaşanması, ile-tişimi ve bilgiye ulaşmayı son derece kolaylaştırmıştır. Özellikle son yirmi yıldaki hızlı tekno-lojik gelişmeler, dünyamızı tarım ve sanayi çağlarından sonra bilgi çağıyla yüz yüze getirmiştir. Bu çağ, bireysel ve toplumsal  yaşamı kökünden değiştirmesi, çok ciddi ekonomik, sosyal, kültürel ve politik sonuçlar ortaya koyması bakımından da ayrı bir önem taşımaktadır.

Bilgi çağının en belirleyici unsuru olarak karşımıza çıkan internet, bilgiye en hızlı şekilde ulaşmak için olağanüstü kolaylıklar sunmaktadır. Günümüzde internet adeta zorunlu bir iletişim aracı haline gelmiş, bu gibi modern iletişim araçlarının kullanımı kaçınılmaz olmuştur.

Bu teknolojik gelişmelerden şüphesiz yazılı basın da etkilenmiştir. Bir yandan bilgi çağında haber alma olanakları olağanüstü bir şekilde gelişirken, diğer yandan insanlar yoğun ve denetlenmesi olanaksız bir enformasyon bombardımanı altında kalmışlardır. Bu durum politik alanın, iş çevrelerinin, basına hakim olan tekel gruplarının haber akışlarını diledikleri gibi yönlendirmelerine olanak sağlamakta, gerçekler yoğun ve yönlendirilmiş “enformasyon” akışı içinde kaybolabilmektedir.
Microsoft'un kurucusu Bill Gates, 2005 yılı Ekim ayında Fransız gazetesi "Le Figaro" ile yaptığı bir röportajda, özel konutlarda internet kullanımının çok hızlı bir biçimde yaygınlaşması sonucu, son beş yılda medyanın % 40 ila 50'sinin online olarak okunduğundan emin olduğunu ifade etmiştir. Gates, basın kuruluşlarına internet sunumlarını arttırmalarını tavsiye etmiş, aksi takdirde online medyaya yönelecek okuyucuların kaybedileceğini belirtmiştir.

Öte yandan, bir piyasa araştırma şirketi olan Prognos'un Ekim 2005 tarihli, "Medya Raporları" adlı son etüdüne göre, 2009 yılı sonu itibarıyla, özellikle gazeteler olmak üzere yazılı basın tehdit altındadır. Prognos, bu araştırmada yazılı basının en önemli rakibi olarak öne çıkan internetin parlak bir geleceği olduğu sonucuna varmakta ve bunu şu güncel verilere dayandırmaktadır: Dünya çapında yaklaşık 700 milyon kişi internette sörf yapmaktadır. ABD Piyasa Araştırma Enstitüsü comScore Networks’un aktardığına göre, 15 yaş üstü nüfusun %  14’ü online bağlantı halindedir. Almanya’da bu ağı kullanan 32 milyon kişi vardır ve bu sayı tüm diğer Avrupa ülkelerinden fazladır.

Prognos’un belirttiğine göre, hızla artan internet kullanımın nedeni şunlardır: Öncelikle internet güncel, renkli ve profesyonel olmasıyla, klasik medyanın elinden yenilik değerini almaktadır. Online-medya güncel enformasyon yoluyla ilgi ve talebi karşılamaktadır. Televizyonlardaki akşam haberleri ve yazılı basının daha da geciken haberleri, artık eski haber olarak kabul edilmektedir, çünkü bunlar çok daha önce internetten izlenebilmektedir. Özellikle gençlerin öncelikle online haber alma eğilimleri vardır. Prognos’a göre, bu gelişmelerden kazançlı çıkanlar, öncelikle Spiegel Online, Bild.de ve RTL.de gibi büyük genel haber portallarıdır.

İnternet tüketici alışkanlıklarını inceleyen comScore adlı şirketin, 2009 yılı, Mayıs ayında açıkladığı bir diğer araştırma, Avrupa ülkelerinde internet alışkanlıkları üzerine çarpıcı sonuçlar ortaya koymuştur. Araştırmaya göre, Türkiye internette en fazla zaman geçiren Avrupa ülkesi olmuştur. Türkler, ayın 32 saatini internet başında geçirmekte ve kullanıcı başına 3 bin 44 sayfa tıklamaktadırlar. İnternet konusunda, Almanya 40 milyon kullanıcı ile Avrupa’da ilk sırada yer alırken, Türkiye 17 milyon 762 bin kişi ile Avrupa’nın en büyük yedinci internet kullanıcı kitlesine sahiptir. Araştırma sonuçlarına bakılırsa, internet tutkusu konusunda Türkiye tüm Avrupa ülkelerini geride bırakmaktadır.
Öte yandan Prof. Dr. Giso Deussen „Yazılı Basının Geleceği“ adlı bir tebliğinde, internetin sunduğu imkanların, yayınevlerinin yenilikleri yaşama geçirmelerinde önemli bir fırsat olduğunu belirtmektedir. Deussen’in deyişiyle;

„Gittikçe artan sayıda okuyucunun, gazete veya dergi okumak için daha az zaman ayırdığı gerçeğinden hareketle, günlük basın hızlı okumaya olanak sağlayacak, kısa ve özlü bilgi sunma konusunda uzmanlaşmalıdır. Buna karşılık magazinler ve dergiler, daha ayrıntılı ve derine inen röportajlar ve makaleler sunabilirler. Günlük basın okuyucuya, kısa yazılardan oluşan zengin bir sunumla, geniş bir bakış açısı sağlayabilmelidir.  İçerik, ilgili bölgeye göre uyarlanmalı, siyasi ve ekonomik gelişmeler yurttaşların kolayca anlayabilecekleri biçimde iletilmelidir. Belki de yazılı basını yeni bir döneme taşıyan, eski moda bir deyimle "basılı sözün gücü", bugün sadece yazılı basının eskiden sahip olduğu gücüdür“.

Bu konuda diğer bir araştırma, 2008 yılı Eylül ayında, D21 [17] girişimi  tarafından, göçmen kökenli kişilerin modern iletişim araçlarını kullanımı üzerine yapılmıştır. 52 bin kişinin katıldığı araştırmanın sonuçlarına göre, göçmen kökenli kişilerin % 66,8’i interneti kullanırken, bu oran göçmen kökenli olmayan kişilerde % 64,3 olarak belirlenmiştir. Ayrıca araştırmaya göre, göçmenlerin % 8,1’i önümüzdeki 12 ayda interneti kullanmayı hedeflerken, bu oran göçmen kökenli olmayan kişilerde % 4,5 olarak saptanmıştır. İnternet kullanımında yaş, eğitim seviyesi ve gelir düzeyinin belirleyici etken olduğunu ortaya koyan araştırmaya göre, göçmen kökenli olmak belirleyici bir etken değildir ve internet kullanımıyla paralel bir toplum da oluşmamaktadır.

Çalışmalarını üç başlık altında toplayan D21 girişimi, toplumda yeni iletişim teknolojilerinin kullanımını ‘dijital uyum’ programı, eğitim alanında kullanımını “dijital uzmanlık” programı, kamu alanında kullanımını ise ‘dijital ekselans’ programı ile arttırmayı amaçlamaktadır.

Yine Eylül 2008’de Münster Üniversitesi Siyasal Bilimler Enstitüsü tarafından yapılan, „İnternetin Politik Gücü“ başlıklı araştırma, Almanya Türkleri’nin toplumsal hayata katılabilmek için interneti her geçen gün daha fazla kullandıklarını ortaya koymuştur. Bu araştırmaya göre, özellikle Türk gençleri Alman gazetelerinin internet sitelerine ilgi göstermektedirler.

Bu veriler göz önüne alındığında, Türk medyasının Almanca'ya hakim olan ikinci ve üçüncü nesil Türkler'i de dikkate alarak, internet sitelerini iki dilde kullanıma sunmaları doğru olacaktır. Bu durumun Alman okuyucuları da bu sitelere çekebileceği düşünüldüğünde, bu okuyucu kitlesine de ulaşilabileceketir. RBB radiomultikulti, Deutsche Welle ve Funkhaus Europa'nın farklı dillerde hizmet veren internet sayfaları, bu konuya en iyi örnekler olarak gösterilebilirler. Diğer bir örnek olarak, Ernst Reuter Girişimi (ERG) projeleri kapsamında hazırlanan „Qantara.de“ isimli internet sitesi verilebilir; sitenin Türkçe versiyonu da yayına girmiştir ve düzenli olarak güncel hale getirilmektedir.

„Qantara.de“ siyasi, dini ve kültürel konularda Türkçe, Almanca, İngilizce ve Arapça olarak bilgilendirme yapmaktadır. Bu proje ile Federal Siyasal Eğitim Merkezi (bpb), Deutsche Welle (DW), Goethe Enstitüsü (Gİ) ve Dış İlişkiler Enstitüsü (ifa), İslam dünyasıyla bir diyalog oluşturulmasını amaçlamaktadırlar. Proje, Almanya Dışişleri Bakanlığı tarafından da desteklenmektedir.

Burada değinilen araştırmalarda, yaş durumuna göre önemli farklar ortaya çıkmaktadır. Araştırmalara katılanların yaşları küçüldükçe, bilgisayar ve internete erişim durumları artmaktadır. Mesleki konum da bilgisayar ve internet erişimini etkilemektedir. Kişinin mesleki konumu ne kadar yüksek ise, bilgisayar ve internete sahip olma payları da o derece artmaktadır.

Avrupa’daki Türk medyası da, son yıllarda kurulan Türkçe internet gazeteleri ve çeşitli web siteleriyle daha da zenginleşmiştir.

Metinlerin istenildiği kadar uzun tutulabilmesi, bol sayıda fotoğraf ile hareketli görüntü ve seslerin de kullanılabilmesi ile yeni medya kategorisine giren bilgisayar, internet ve mobil haberleşme araçları, klasik medya kategorisindeki basılı gazetelere göre okuyucuya çok daha fazla imkan sunmaktadırlar.
“Yazılı Basının Geleceği” başlıklı tebliğinde Emre Aköz, “Yeni medyanın en önemli özelliği 'interaktif' olmasıdır” demekte ve eklemektedir: ”Gazete gibi tek yönlü iletişim araçları genç kuşağa yeterli gelmemektedir.”  Bu süreçte bireysel gazetecilik artmakta, gazete okuyucuları da aktif hale gelerek gazete sütunlarına yorumlar yazmakta, blog okurlarına haberler göndermektedirler. Böylelikle dün sadece gazete okuyan kişiler, bugün online gazetelere e-posta göndererek fikirlerini, tepkilerini, taleplerini aktarmakta, bu mesajlar yer yer önemli haberlere de konu olabilmektedir.

Bu konuda bilgi çağının imkanlarından yeterince faydalanamayan insanlarımız göz önüne alındığında anlaşılmaktadır ki, onların da yeni şekillenmekte olan bilgi toplumuna adapte olabilmeleri ve gerektiğinde süreçleri yönlendirebilmeleri için bir “Yol Haritası” hazırlanmalı ve bu harita ciddi bir şekilde takip edilerek, uygulanması gerekmektedir. Ancak bunu başarabildiğimiz takdirde, Almanya Türkleri gelişmekte olan bilgi toplumunun bir parçası, hatta yönlendiricileri olabileceklerdir.

[17] TNS Infratest tarafından yapılan D21 araştırmasının detaylarına http://www.nonliner-atlas.de adresinden ulaşılabilmektedir.