1.4 Çok Yönlü Bir Süreç Olarak Entegrasyon

Almanya’da bazı partiler tarafından „öncü kültür“ sloganlarıyla yapılan entegrasyon politikaları, sadece bu sürece zarar vermekle kalmamış, „entegrasyon“ kavramının kendisini dahi yıpratmıştır. Bugüne kadar göçmenlerin Alman toplumuna uyumu şeklinde, tek taraflı anlamda kullanılan „entegrasyon“ kelimesi, göçmen kökenli insanlar tarafından neredeyse asimilasyon olarak anlaşılır hale gelmiştir.

Bu süreç içinde, farklı dil, kültür ve dine sahip olan göçmen kökenli insanlara, Alman toplumunun açılımı ve yaklaşımı konusu ise yeterince sorgulanmamıştır. Oysa entegrasyon sürecinde göçmen kökenli insanların olduğu kadar, Alman toplumunun da görev ve sorumlulukları vardır. Ancak maalesef bu konuda Alman toplumunda yeterince duyarlı ve bilinçli davranılmadığı görülmektedir. Çoğunluk toplumu tarafından göçmen kökenlilere empati ile yaklaşılması, azınlık toplumuna aidiyet ve birliktelik hissi verilmesi, bu görev ve sorumlulukların başında gelmektedir. Çünkü entegrasyon sürecinde belirleyici olan ve yön veren, bir ülkenin öncü kültürü değil, o ülkede oluşan ortak kültürdür.

Entegrasyon sadece toplumun bir kesimini ilgilendiren tek yönlü bir süreç değildir. Enteg-rasyon cezalandırmalarla, yaptırımlarla ve göçmen kökenlilere kısıtlamalarla da sağlanamaz. Entegrasyon ne çoğunluk kültürü uğruna kendi kültürel kökenlerinden feragat etme, ne de göçmen kökenlilerin tek taraflı gösterecekleri bir uyum çabasıdır. Entegrasyon, göçmen kökenli insanların sosyal, kültürel, ekonomik hayattan eşit oranda pay alması ve birlikte uyum içinde yaşayabilmesi için, azınlık ve çoğunluk toplumunun karşılıklı olarak birbirlerine yaklaşması ile mümkün olacaktır.
Bu konu kamuoyu önünde her yönüyle tartışılmalı, Almanya’da göçmenlerin topluma her alanda eşit katılımını ve toplumun her kesiminin birbirine yaklaşmasını sağlayacak politikalar geliştirilmeli ve hayata geçirilmelidir. Açıktır ki, entegrasyon her alanda toplumsal katılımı gerektirir. Başarılı bir entegrasyon politikasının temeli, toplumun her kademesini kapsayan sosyo&kültürel, ekonomik, vs. katılım politikaları ve bu politikaların hayata geçirilmesine dayanır.

Almanya'da, genel nüfus içinde, 2,7 milyon insan ile büyük bir halk kitlesini oluşturan Almanya Türkleri, bu ülkenin ayrılmaz bir parçasıdırlar. Almanya’daki yaşamın ortak şekilendirilmesinde en önemli faktör, bu kitleye hukuki ve anayasal düzlemde eşit haklar ve fırsaların tanınmasıdır. Federal Hükümet bu yöndeki politikalarını belirlerken Almanya Türkleri’ni sorunlu bir kitle olarak görmek yerine, onların potansiyel katkılarına odaklanmalı ve bu potansiyel katkıyı harekete geçirmeye yönelik politikalar belirlemelidir. Bu sürece toplumun her kesiminden temsilciler dahil edilmelidir. Bu tür bir yaklaşım, Almanya Türkleri’ni aktif olmaya da zorlayacaktır. Almanya Türkleri’nin de öncelikle kendi potansiyellerinin farkına varmaları, kendilerine ait meselelerde aktör olarak ön plana çıkmaları, sorumluluk almaları gerekmektedir.