1.7 Bilimsel Araştırmalara Göre Alman Medyasında Etnik Köken ve İslamiyet

Almanya'da 1970’li yıllardan bu yana, özellikle yoğun olarak son yıllarda, göç ve entegrasyonu farklı yönleriyle ele alan, uluslararası düzeyde araştırmalar yapıldı. Bilim insanları, göç ve entegrasyon konusunu değişik boyutlarıyla ele alarak, kuşaklar arasındaki ilişki, aidiyet, din, yaşam planları, etnisite ve etnikleştirme konularında araştırma yaptılar.

Medya’nın entegrasyon sürecindeki rolü de sıkça bilimsel araştırmaların konusu oldu. Bu araştırmalar, Almanya’daki medyayı, ekranlarda, gazete ve radyolarda göç ve entegrasyon konusunun yansımalarını inceledi. Araştırmalar, göç ve entegrasyon konusunu ele alan haber ve programların bir çoğunun ön yargılı olduklarını ve klişelere dayandıklarını bilimsel olarak kanıtladılar.

Örnek olarak, 2007 yılı Eylül ayında, Federal Aile Bakanlığı “Zwangsverheiratung in Deutschland – Almanya’da Zorla Evlilikler” adlı bir bilimsel araştırmanın sonuçlarını açıklamıştır. Araştırma, zorla evliliklerin İslam dinine bağlı olmadığını ve sadece Türk kökenli göçmenlerin bir sorunu olmadığı sonucuna varmaktadır.

Alman medyasının, bakanlığın bilimsel bir araştırma sonucuna dayanarak açıkladığı, böylesine önemli bir tespitine gerekli ilgiyi göstermemesi ise dikkat çekicidir. Alman 1. Kanalı'na bağlı "Tagesschau" haber sitesi, konu ile ilgili yayınladığı haberinde, bu tür evliliklerin İslam'la alakalı olmadığı yönündeki resmi açıklamaya tek satır ayırmazken, haberi başörtülü bir bayan resmi ile birlikte yayımlamıştır. "Tagesspiegel" gazetesi de haberinde aynı tespite tek cümle ile değinmezken, "Alman Hükümeti’nin yabancılar arasındaki zorla evliliklerle mücadele etmeye devam edeceğini" belirtmekle yetinmiştir. Birçok Alman gazetesinin bu konudaki haberi, Alman Haber Ajansı "dpa"dan aldıkları anlaşılmaktadır. Dpa haberinde ise, İslam ile ilgili ne uyumdan sorumlu Devlet Bakanı Prof. Dr. Maria Böhmer'in ne de Federal Aile Bakanlığı müsteşarı Dr. Hermann Kues'in belirttiği "zorla evlendirmeler sıkça iddia edildiği gibi ne İslam dini ile bağlantılı ne de sadece Türk kökenli göçmenlerin bir sorunudur" demeci yayımlanmamıştır.

"Erfurt Üniversitesi Medya ve İletişim Bilimleri Bölümü" veya "Avrupa Irkçılık ve Yabancı Düşmanlığını İzleme Merkezi" (EUMC) gibi kurumların yıllardır medyada İslamiyet'in nasıl ele alındığını inceleyen araştırmaları da bu durumu belgelemektedir.

Avrupa Birliği'nin resmi bir kurumu olan EUMC özetle, "Radyo, televizyon ve basın sadece kısmen dengeli haber yapıp, İslam'la yapıcı bir diyalog sunmayı çok az başardı" demektedir. Yine EUMC, gazetecilerin "başörtülü kadınlar veya Kuran kurslarına giden çocukları resmederek" ön yargıları körüklediklerini vurgulamaktadır.

Erfurt Üniversitesi Medya ve İletişim Bilimleri Bölümü'nden Profesör Kai Hafız'a göre ise, "ARD ve ZDF kanalları İslam korkusunu körüklüyor" ve "basitleştirilmiş bir Medeniyetler Çatışması imajına" kapılmış gidiyorlar. Prof. Kai Hafız'ın 2005 ve 2006 yıllarında haber, magazin ve siyasi tartışma programlarında İslam konusunun nasıl ele alındığını inceleyen "Şiddet ve Çatışmaların İslam'la Bağlantısının ARD ve ZDF'de Ekrana Yansıması" başlıklı son araştırması son derece önemli sonuçlar içermektedir [7].

Yine bu araştırmanın bir sonucu olarak Almanya’da ARD ve ZDF kanallarında yer alan önemli siyasi programların, kamuoyunda İslamiyet’e yönelik ön yargı ve korkuyu körükleyici bir karakter sergilediği açıklanmıştır. 2005 ile 2006 yılları arasındaki televizyon programlarını mercek altına alan araştırmada, „Report“, „Frontal 21“ ve „37 Grad“, „Sabine Christiansen“ „Berlin-Mitte“, „Beckmann“, „Kerner“ gibi çok izlenen programlarda, İslamiyet unsurunun ele alınış şekilleri değerlendirilmiştir.

Buna göre İslamiyet, yayınların % 81'inde olumsuz konularla, % 11'inde kültür ve din, % 8'inde ise gündelik ve sosyal yaşamla ilişkilendirilmiştir. Bahsi geçen "olumsuz konular" ise, terör ve köktendincilik (% 23,31), uluslarası anlaşmazlıklar (% 16,54), başka dinlere karşı hoşgörüsüzlük (% 9,77) ve kadınlara yönelik baskı ve şiddettir (% 4,51).

Araştırmanın dikkat çeken sonuçlarından birisi şudur: "Sorun olumsuzlukların ekrana yansıtılması değil, normal olanın, günlük yaşamın yansıtılmamasıdır". Programı hazırlayan yapımcılar ise, bu konuyu seçmelerine gerekçe olarak yaşanan şiddet ve terör, kadınların yaşadığı haksızlıklar, töre cinayetleri, dinsel hoşgörüsüzlük ve uyum sorunlarını göstermektedirler.

Hemen hemen tüm araştırmaların "Medya İslamiyet'e karşı korkuyu ve ön yargıları körüklüyor ve İslamiyet'in "düşman" imajını kuvvetlendiriyor" sonucuna varması dikkat çekicidir. Almanya'da medya tarafından iletilen ve toplumlar arasındaki birlik ve beraberliğe zarar verecek nitelikte olan bu mesaj, Müslümanlar'da olumsuz sonuçlar yaratmakta ve radikalleşmeye yönlendirebilecek nitelikler taşımaktadır. Çok açıktır ki, bu tür programlar medya yoluyla toplumda klişeleşmiş olan İslamiyet ve Müslüman (İslamofobi) korkusunu körükleyecek ve bu da toplumsal gerilime sebep olacaktır.

Araştırmaların belgelediği bu durumun farkında olan ünlü kabare sanatçısı Hagen Rether, ARD'de "Scheibenwischer" adlı bir kabare programında, Almanlar’ın Müslümanlar’a bakış açısını sorgulayan bir 2007 yılı değerlendirmesi yaparken, Stern ve Spiegel gibi dergileri İslam ve Müslümanlar’a karşı tutumlarından ötürü açık şekilde eleştirmektedir [8]. Bu programda Rether, Spiegel'in bir yıl önceki kapak başlığını boksörlere benzetiyor ve “Hz. Muhammed'e karşı Papa” diyor. Sonra bir önceki yıl Spiegel'in Mart ayı kapağını gösteriyor ve şöyle diyor:

"Mekke Almanya. Arka fon siyah. Mesele İslamiyet olunca mutlaka siyah olmalı. Alt başlık: Sessiz İslamlaşma. Bu dergi her köşede bulunuyor, çocuklar okuyor, ama anlamıyor, tabii yetişkinler de. Fakat bu bir atmosfer oluşturuyor. Nasılsa bir günah keçimiz var. Bununla korku oluşturuyoruz. Aynen 11 Eylül'deki gibi paranoyamız var. Ondan önce de vardı. Bizde sözde koruyucu bir paranoya var. Yani önden giden bir korkuya sahibiz. Bu yeni bir fenomen. Korku bir zehir gibi etkisini gösteriyor. Beyin ve kalbimiz duyarsız hale getirildi".

Hagen Rether konuyu her yönüyle açık şekilde ortaya koyarken, gerilim yerine uzlaşma ve diyalogtan yana tavır sergileyen mesajlar ile programı bitiriyor.

2006 yılı Mayıs ayında, günlük gazete "Die Welt" İngiliz tarihçisi Norman Stone'a soruyor: "Batı'daki olumsuz Türk imajı nereden kaynaklanıyor?" Norman Stone'un yanıtı:

"Sorunun özü, belki de Almanya'daki Türkler’e ne olduğudur. Türkler Almanya'da biraz sorunlu olarak öne çıkıyorlar. Entegrasyonları çok uzun sürüyor“.

Tarihçi Norman Stone'un tezi böyle. İlginç olan bunun bir  Alman sorunu olması - Fransa ve İngiltere'deki Türkler’de bu sorun yaşanmıyor. Stone'a göre Türkler hakkındaki olumsuz imajın nedenlerinden birisi Almanya Türkleri’dir. Medya tarafından yansıltılan olumsuz imajın temelinde Norman Stone'un tespitine göre, Almanya'daki Türkler’in problemli bir toplum olarak öne çıkması tartışma konusudur.

[7] Das Gewalt- und Konfliktbild des Islams bei ARD und ZDF. Eine Untersuchung öffentlich-rechtlicher Maga-zin- und Talksendungen von Prof. Dr. Kai Hafez und Carola Richter, M.A., Universität Erfurt, Januar 2007.
[8] Hagen Rether, ARD'de "Scheibenwischer" kabare programında, 2007 yılı değerlendirmesi için tıklayınız:
http://www.youtube.com/watch?v=sET9EmMbGSI